Kktc nin Güvencesi Türk Askeridir

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Dimitris Hristofyas’ın Avustralya ziyaretinde “mesnetsiz” iddialarla Türk tarafına saldırarak kendi uzlaşmazlığını gözden kaçırma politikasını sürdürdüğünü ifade ederek,  “Anavatan Türkiye’ye adadan askerini çekme ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıma çağrısında bulunma cüretini göstermiştir” dedi.

Türkiye’nin, yarım asra yakın bir süredir devam eden kapsamlı çözüm müzakerelerinin her zaman en büyük destekçisi olduğunu; 2004 yılında Annan Planı’nın kabulü için Kıbrıs Türk halkını cesaretlendirdiğini anımsatan Özgürgün, şunları kaydetti:

“Kıbrıs Türkü’nün geleceğinin güvencesi olan Türk askeri ise adada barışın yegane teminatıdır ve adil ve kapsamlı bir çözüme ulaşılmadan önce asker sayısında herhangi bir indirime gidilmesi söz konusu değildir. Her hal ve karda, bir çözümden sonra da yeterli sayıda Türk askerinin Garanti ve İttifak Antlaşmaları çerçevesinde adada kalması Kıbrıs Türk halkının güvenliği için bir zarurettir.

Rum liderin, Anavatan Türkiye’nin sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması çağrısı ise tamamen haddini aşan bir açıklamadır. 1960 düzeninin garantörlerinden biri olan Türkiye’nin, bu düzeni yıkarak ortaklık devletini silah zoruyla gasp eden ve bir Rum Cumhuriyeti’ne dönüştüren Kıbrıs Rum Yönetimini ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak tanıması hiçbir zaman söz konusu olmamış ve olmayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti yetkililerince de daha önce birçok kez açıklandığı üzere Anavatan Türkiye BM Genel Sekreteri’nin iyi niyet misyonu çerçevesinde adada kurulacak olan yeni bir ortaklığı tanımaya hazırdır. Bu bağlamda, adada bir uzlaşının Hristofyas’ın iddia ettiği gibi üniter devletin federasyona dönüşmesiyle değil, yeni bir ortaklık kurulmasıyla mümkün olabileceğini de bir kez daha vurgulamakta fayda görmekteyiz. Kaldı ki, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti üniter bir devlet değil, fonksiyonel bir federasyondu.”

“HRİSTOFYAS AYNI PROPAGANDAYI SÜRDÜRÜYOR”

Özgürgün, Hristofyas’ın  ayrıca, çözümün anahtarının Türkiye’de olduğu yönündeki propagandasını da tekrarladığını ifade ederek, şöyle devam etti:

“Çözümsüzlüğün sorumlusunun esasen bugüne kadar ortaya konan tüm çözüm girişimlerini reddeden Rum tarafı olduğu ilgili tüm taraflarca bilinmektedir. Hristofyas’ın iddia ettiği gibi çözümün anahtarı Türk tarafının elinde olmuş olsaydı, Kıbrıs sorunu bugüne kadar çoktan çözülmüş olurdu.

Bundan önce de birçok kez vurgulamış olduğumuz üzere, bu tarz açıklamalar taraflar arasındaki güveni zayıflatmak suretiyle devam etmekte olan müzakere sürecini olumsuz etkilemektedir. BM Genel Sekreteri de Rum tarafının bu tarz açıklamaları nedeniyle sürece zarar verecek açıklamalardan kaçınmaları yönünde taraflara bir çok kez çağrıda bulunmuştur. Rum liderliğinden beklentimiz, karalama kampanyasından vazgeçerek daha fazla vakit kaybetmeden kapsamlı çözüm için müzakere masasında samimi çaba göstermeye başlamasıdır.”