Hasan Hastürer

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Hasan Hastürer

Kim bizi ciddiye alır Allah aşkına... 24.06.2011

24 Haziran 2011 Cuma Saat 09:22

Birileri “Kıbrıslı Türkler iş başaramaz” diye toplumsal psikolojimize zarar verecek bir saldırıyı kesintisiz sürdürüyor.

Bu noktada sorumluluk alanımıza giren konularda başarılı olup tam tersini kanıtlamak sorumlu konumda olanların boynunun borcudur.

Beş uçağı olan Kıbrıs Türk Hava Yolları’nı idare edemeyip başımızda kısılanlar batırdı...

Şimdi bakıyoruz Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde kolej ve ilkokul, “Biz idare edemiyoruz, gelin size devredelim” diye Türkiye’den bir koleje çağrı yapılıp, tartışmalı bir süreçle devredilmek isteniyor.

Bir kolej ve ilkokulu yönetemeyenler üniversiteyi hatta üniversiteden öte ülkeyi nasıl yönetecek diye sormazlar mı size...

Yapılan kendi elimizle kuşatma ve var gibi görünürken yok olmaya davetiye çıkarmaktır.

 

Önce Doğu Akdeniz Koleji önündeki eylem çadırına gittik. Hem DAÜ- SEN yöneticileri, hem öğretmen hem de velilerle sohbet ettik.

Ardından rektörlüğe geçip DAÜ Rektörü Prof. Dr. Abdullah Öztoprak ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Halil Nadiri ile konuştuk.

Son durağımızda Mağusalı Dr. Okan Dağlı ile bir değerlendirme yaptık. Ya da Dağlı’yı da dinledik.

DAÜ Yönetimi’ni temsil eden rektörlüğün konuya baktığı pencere çok farklı. Bir proje olan Doğu Akdeniz Koleji (DAK) ve Doğu Akdeniz İlkokulu’nun (DAİ) Doğa Koleji’ne devrini kendi bakışlarından doğru görüp savunuyorlar.

DAÜ - SEN ile Dr. Okan Dağlı’nın yaklaşımlarında paralellik var.

***

Peki dünkü görüşmelerden sonra konuyla ilgili benim yazdıklarımda düşünce değişikliğim var mı?

Kesinlikle yok.

Neden yok?

Bir kez daha özetleyerek sizlerle paylaşayım.

***

DAK önündeki eylem çadırını ziyaretimiz sırasında da söyledim.

Özelden genele gitmek yerine genelden özele yaklaşımları tercih ederim.

Bu konuda da tercihim genelden özele gitmektir.

DAK ve DAİ uzunca bir süredir parasal anlamda açık verebilir. Bu açığı DAÜ bütçesi artık taşıyamayabilir de...

DAÜ’nün bütününü masaya detaylı olarak yatırsak DAK ve DAİ’deki yıllık açık kadar, gereksiz gider fazlalığı olan çalışma alanları mutlaka bulunur.

Kimse sistemin sürdürülebilirliğini tehdit eden gider fazlalığını savunmaz, savunamaz.

Eğer bu nitelikte bir fazlalık varsa yapılacak olan iki seçenek var. Ya gelirlerinizi artırır ya da giderlerinizi azaltırsınız.

Bunu çalışanlarla ve de iş yerinde örgütlü yetkili sendikayla da paylaşarak yaparsınız.

Gelir artırma noktasında,  artışıntan etkilenecek olanlara da nedenlerinizi anlatırsınız.

Bu tür operasyonlar eğitim alanında ise çok daha dikkatli hareket edilmesi koşuldur.

Eğitim kurumları ticari kuruluşlar değildir... Eğitim kalitesinden taviz vererek ya da eğitim kalitesini olumsuz etkileme sonucunu yaratacak tedbirler alamazsınız.

Eğitim alanında kuraldır...

Para kazanmak için eğitim yaparsanız para kazanamazsınız.

Kaliteli eğitim yaparsanız sistem kendini geliştirerek sürdürecek, geliri de çok rahat elde eder.

***

Eğer DAK ve DAİ’de DAÜ’nün bütününü zora sokacak bir açık söz konusuysa bu açık akşamdan sabaha oluşmadı. Başladığı an gerekli tedbirler alınmalıydı.

Ancak unutmayalım şimdiki Vakıf Yöneticiler Kurulu, önceki dönemden gelen okul harçlarındaki artışı veliler kabullenip ödemesine karşın, iptal edip, velilere iade etmiştir. Yani gelir artırıcı bir adımı geriye almıştır.

Bunu yapan bir anlayışın sonra “DAK ve DAİ açık veriyor” diye feryat etmeye hakkı var mı?

***

Gelelim en önemli noktaya...

Birileri “Kıbrıslı Türkler iş başaramaz” diye toplumsal psikolojimize zarar verecek bir saldırıyı kesintisiz sürdürüyor.

Bu noktada sorumluluk alanımıza giren konularda başarılı olup tam tersini kanıtlamak sorumlu konumda olanların boynunun borcudur.

Başımızda kısılanlar, beş uçağı olan Kıbrıs Türk Hava Yolları’nı idare edemeyip batırdı...

Şimdi bakıyoruz Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde kolej ve ilkokul, “Biz idare edemiyoruz, gelin size devredelim” diye Türkiye’den bir koleje çağrı yapılıp, tartışmalı bir süreçle devredilmek isteniyor.

“Bir kolej ve ilkokulu yönetemeyenler üniversiteyi hatta üniversiteden öte ülkeyi nasıl yönetecek?” diye sormazlar mı size...

Yapılan kendi elimizle kuşatma ve var gibi görünürken yok olmaya davetiye çıkarmaktır.

***

KKTC ve Kıbrıs Türk halkının konumu özeldir.

Nasıl ki nüfus yapısındaki artış var olanı yok edecek düzeyde olmasın deriz, aynı durum hayatın tüm alanlarında da geçerlidir.

En son geçen hafta Suudi Arabistan’daydık. Suudi Arabistan’da yaşayanlar içinde yabancılar ciddi anlamda toplam nüfus içinde önemli pay sahibidir. Yirmi yıldır orada yaşayanlar var ama vatandaş değildir.

Petrol zenginliğine rağmen yabancı yatırımcı, sıradan bir lokanta açacak olsa bile yerli ortak bulmadan iş yapamaz.

“KKTC ve Kıbrıs Türk halkının konumu özeldir”, derken iş başararak buralarda tutunmak zorunda olduğumuzun altını çiziyorum.

Zaten dıştan bakıldığı zaman, Türkiye’nin kanatları altında görünüyoruz.

Bunun böyle olmadığını KKTC’nin sözde değil gerçek devlet olduğunu söylüyoruz.

Kıbrıslı Türklerin en az Kıbrıslı Rumlar kadar bu adada siyasi hakları olan eşit bir varlık olduğunu da söyleriz...

Peki uygulama nedir?

Hayatın her alanında Kıbrıslı Türkler hızla zurnanın son deliği olma yolunda ilerliyor.

Beş uçaklı hava yolu şirketini idare edemedik...

Koskocaman DAÜ, kolejini ve ilkokulunu y

Bu yazı toplam 17010 defa okunmuştur
YORUMLAR
Bu Makaleye Yorum Yapılmamış.
KIBRIS GÜNDEMİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2008 - 2021 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Mail : | Yazılım: Doğru Ajans