Reşat Akar

Vatandaşlar; bayramlık gıda alış-verişlerini büyük bir korku içinde yaptılar...
Nedenini herkes biliyor...
Arife günü ortaya çıkarılan bir paketleme skandalı, halkın korkması için yeterliydi...
Önce Lefkoşa Belediyesi zabıta memurları, ardından Sağlık Bakanlığı elemanları, Haspolat bölgesindeki bir depoya baskın düzenledi...
Binlerce donmuş sebzeye, balık, peynir ve çocuk mamasına el konuldu...
İlgili firmanın elemanları, gıda maddelerinin ambalajlarıyla birlikte, kullanım tarihlerini de değiştirirken suçüstü yakalandı...
Sağlık Bakanlığı, tespit edilen ürünleri imha ederken, ilgili firmaya ‘caydırıcı ve ibret verici’ bir ceza kesemedi...
Neden mi?..
Yasal yetersizlik yüzünden!..
Komediye bakın siz...
Halkın seçtiği 50 tane milletvekili, bu tür ağır suçlar karşısında ağır ceza öngören bir yasayı  Meclis’ten geçiremiyor...
Daha doğrusu hiç kimse böylesi bir olaya sahip çıkmıyor...
Halbuki bu tür olaylar, halkın sağlığıyla doğrudan ilgilidir...
İnsanların kazıklanması bir tarafa, sağlık sistemlerinin bozulmasına yol açan bu tür olaylar karşısında, bu kadar ilgisizlik gerçekten üzücüdür...
Kıbrıs Türk halkı bu şekilde yönetilmeye layık değildir...
Kıbrıs Türk halkını hiç kimse bu kadar başarısız bir şekilde yönetme hakkına sahip değildir...
Aradan günler geçtiği halde, ne iktidar, ne de muhalefet kanadından herhangi bir tepkinin gelmemesi oldukça düşündürücüdür...
Bir başka önemli husus ise gümrük mevzuatıyla ilgilidir...
Son kullanım tarihi dolmuş, ya da dolmasına sayılı günler kalan ürünlerin bu ülkeye girişine neden göz yumuluyor?..
İnsan sağlığı ile oynamak bu kadar basit midir?..
Binlerce ürünün kullanım tarihlerinde oynama yapan şirketle ilgili bir iddiayı da bugün sizlerle paylaşmak istiyorum...
Bundan üç yıl kadar önce doğum yapan bir bayan, bebeğine çocuk maması satın alıyor ve eve gittiği zaman son kullanım tarihinin geçmiş olduğunu fark ediyor...
Aldığı mamayı market sahibine geri götürdüğü zaman “neden eskimiş mal satıyorsunuz? diye soruyor...
Market sahibi “biz bu ürünü daha bir hafta önce aldık. Tüccar bizi aldatmış” yanıtını veriyor...
Yaşananlara tepki gösteren bayan, birkaç marketi dolaşıyor ve her yerde aynı durumla karşılaşıyor...
Onlar da mamaların yeni geldiğini ve kazıklandıklarını belirtiyor...
Yaşanan bu olay 3 yıl önce ilgili yerlere duyurulduğu halde, hiçbir şey değişmiyor...
Ve aynı firma 3 yıl sonra aynı suçu işlerken, Sağlık Bakanlığı ekiplerince suçüstü yakalanıyor...
Meselenin özünde devletin ve belediyelerin ciddi ihmallerinin olduğu anlaşılıyor...
Benzeri bir durum herhangi bir Avrupa ülkesinde olsa, o firmaya yaşam hakkı tanımazlar...
Bizde ise ‘yasal yetersizlik’ gerekçesiyle her türlü hokkabazlık yapılıyor ve halk kazıklanıyor...
Artan hastalıklar karşısında hiç kimse önlem almaya yanaşmıyor...
Sarayönü politikacılığının bir özelliği olsa gerek...
Ne var ki; bu politika sonsuza dek sürdürülemez...
Halkımız buna izin vermeyecek...