8 Kasım 2025 Cumartesi
KIBRIS

Bakan Beşir Atalay, UBP Kurultay sorununa el attı

Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, UBP’de kurultay sürecinin çok uzadığına dikkat çekerek “Türkiye olsa buna katlanamazdı” dedi ve beklentisini dile getirdi:
Yayınlama: 19.02.2013 02:00 Güncellendi: 05.11.2025 07:17 631 okuma
Bakan Beşir Atalay, UBP Kurultay sorununa el attı

Kıbrıs İşlerinden de Sorumlu Türkiye Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, KKTC ekonomisine ilişkin gelişmeleri değerlendirirken, UBP’deki kurultay sürecinin çok uzamasından yakındı. Ekonomik programın başarıya ulaşabilmesi için siyasi istikrarın önemine dikkat çeken Atalay “Kuzey Kıbrıs’ta iktidar partisinin kurultayı 2012 yılının ikinci yarısını adeta esir almıştır ve halen devam etmektedir. Türkiye olsa buna katlanamazdı, dayanamazdı. Daha fazla ekonomik dengesizlikler, sarsılmalar olabilirdi. Buna dünyanın hiçbir ekonomisi dayanmaz” dedi.
Siyasetin bu konulardaki, ekonomik programın uygulanması konusundaki hassasiyeti her şeyin başında geliyor” dedi.
KKTC için hazırlanan ve 2013-2015 yıllarını kapsayan ekonomik programın tanıtımı amacıyla dün sabah Arkın Palm Beach Hotel’de kahvaltılı bir toplantı düzenlendi. Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’nın davetiyle gerçekleşen toplantıya, Başbakan İrsen Küçük, Türkiye Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Bayındırlık, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Lefkoşa'nın Türkiye Büyükelçisi Halil İbrahim Akça, bazı bakanlar, ekonomik örgütlerin başkanları ve bazı basın yayın kuruluşlarının üst düzey yetkilileri katıldı.
Basına kapalı yapılan toplantı sonrası, sırasıyla TC Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Başbakan İrsen Küçük birer açıklama yaptı.

Kurultay süreci uzadı
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, basına çarpıcı açıklamalarda bulundu ve UBP’nin kurultay sürecine de değindi. Atalay, Türkiye’de ekonomik programı çok disiplinli yürüttüklerini belirtirken “ekonomik başarımız siyasi iktidara çok bağlıdır. Yatırımcıya gelecek güvenini bu sağlamıştır” dedi.
UBP’de kurultay sürecinin çok uzamasından yakınan Atalay, bir Genel Başkan’ın, Başbakan iken değiştirilmesinin ekonomik politikaları olumsuz yönde etkilediğine dikkat çekti. Atalay “İktidar partilerinde genel başkan değişimi daima bunu etkiler. Ben yine de hafif geçti diyorum. Çünkü yaklaşık bir yıldır iktidar partisinin kurultayı, Kuzey Kıbrıs’ta her konunun içindedir” şeklinde konuştu.

2010–2012 programı başarılı
Beşir Atalay, 1986’dan beri, Türkiye ile KKTC arasında ekonomik mali işbirliği anlaşmalarının mevcut olduğuna vurgu yaparak, kendilerinin bunu ilkeli bir ekonomik program haline getirerek üç yıllık ekonomik programa dönüştürdüklerini anımsattı.
2013-2015 yıllarını kapsayan Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş Programı’nın uygulanmaya başladığını, programın KKTC tarafından hazırlandığını kaydeden Beşir Atalay, 2010-2012 döneminde, program kapsamında KKTC’ye 2 milyar 584 milyon TL kaynak tahsis edildiğini, bu kaynağın 2 milyar 510 milyon TL’sinin harcamaya dönüştüğünü, kalan kısmın ise yeni program dönemine devredildiğini belirtti.

 


Ana kurgusu ekonomik krizden çıkış olan söz konusu programla mali disiplinin sağlanmasında önemli aşamalar kaydedildiğini savunan Beşir Atalay, küresel ekonomik krizin KKTC’ye etkisinin düşürüldüğünü, reel sektörün güçlenmeye başladığını ifade etti.

 


Beşir Atalay, “Geçen üç yıllık dönemin son iki yılında, doğrusu hükümet ve meclis önemli reform yasalarını çıkarmış oldular. Ekonominin buradaki verilerinin pozitif olmasında bu düzenlemelerin, reform adımlarının çok büyük payı var. Program döneminde KKTC’nin motor sektörler olarak isimlendirdiğimiz, ana sektörleri olan turizm ve yüksek öğretimde çarpıcı gelişmeler yaşanmış” dedi.

 


Turizmde yüzde 7 büyüme

 


Türkiye Başbakan Yardımcısı Atalay, söz konusu dönemde turizm ve yükseköğretim sektöründe çarpıcı gelişmelerin yaşandığını, turizmde yıllık ortalama yüzde 7 büyüme sağlandığını, yükseköğretimde 2009-2010’da yaklaşık 43 bin olan öğrenci sayısının 2012-2013 döneminde 55 bin 494’e yükseldiğini kaydetti ve üniversitelerin gittikçe markalaştığını, adanın yüksek öğretim markası haline geldiğini söyledi.

 


Atalay, KKTC ekonomisine yeni bir ivme kazandıracak olan Ercan Havalimanı işletme hakkı devrinin de yine bu dönemde başarıyla gerçekleştiğini, K-Pet’in özelleştirilmesinin de önemli olduğunu, yükseköğretimin de artık marka haline geldiğini hatırlattı.

 


Güneyin durumundan sevinç duymuyoruz

 


Güney Kıbrıs’taki olumsuzluklardan sevinç duymadıklarını da ifade eden Beşir Atalay, kuzeyle güneyi mukayese ettiklerinde, ortada çok farklı bir durumun olduğunu savundu.

 


Beşir Atalay, Türkiye’den boruyla su getirilme projesinin tamamlanması, KKTC elektrik şebekesinin Türkiye sistemine bağlanması, KKTC e-devlet projesinin kurulması, limanların ve telekomünikasyon hizmetlerinin verimli hale getirilmesinin programın öncelikleri arasında yer aldığını anlatırken, kurumsal ekonomik krizin güneye getirdiği olumsuzluklar düşünüldüğünde KKTC’nin çok avantajlı durumda olduğunu belirtti.

 


“Su ve elektrik zamanında gelecek”

 


Programda yer alan Türkiye’den su ve elektrik getirme projesinin hedeflenen tarihte tamamlanacağını söyleyen Beşir Atalay, şöyle devam etti:

 


“Bu iki proje büyük fark getirecek. Güneyin bile kuzeye bağlılığı gelecekte bu iki yeni projeyle artmış olacak.

 


KKTC’de ekonomik programın uygulanmasında ilk üç yılda belli kısıtlamalar oldu. İkinci üç yılda daha rahat bir döneme geçildi. Ekonomik program daha olumlu olursa, programın ikinci yarısından itibaren toplumsal kesimlere daha da rahatlama getirecek, olumlu gelişmeler olacak.

 


Kıbrıs Türklerinin geleceği daima daha iyi olacak. Bugünkünden daha kötü hiç olmayacak. Burada Türkiye’nin garantörlüğü var, ekonomik gücü ve potansiyeli var. Su ve elektrik de geldiğinde göreceğiz, elektrikteki ucuzlama toplumsal refaha direkt olarak yansıyacak. Dolayısıyla tüm bu gelişmeler rahatlatacak. Tarımda büyük sıçrama olacak.
Kıbrıs Türkünün geleceğinde belirsizlik diye bir şey yok. Yatırım için, ticaret için belirsizlik olmasın. Gelecek için bir umutsuzluk yok. Dış irtibatlar için, Türkiye elinden geleni yapıyor. KKTC, müzakere sürecinde, eşit şartlarda, Güney ile tekrar birlikte yaşanmaya başlansa bile, daha avantajlı olacak.

 


Herhangi bir çözüm modelinde, bu ada üzerindeki Kıbrıs Türkünü biz arzuluyoruz. Tüm bunlar bizi güçlendirecek. Müzakere süreci ne olursa olsun, Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik yönden güçlenmesi daima lehine olacak.”

 


Başbakan Küçük mutlu oldu

 


Başbakan İrsen Küçük ise ekonomik program çalışmalarını Türkiye ile birlikte büyük hassasiyet içerisinde yürüttüklerine işaret ederek, 2013-2015 protokolüyle ekonomideki gelişmelerin çok daha ileri noktaya getirileceğini belirtti.

 


Türkiye’nin yapmış olduğu katkılarla, KKTC’ye verdiği değerin bir kez daha anlaşıldığını kaydeden Küçük, KKTC olarak başarılarının devam ettiğini söyleyerek, şöyle devam etti:

 


“2009’da büyük gizlilik içerisinde hazırlanan ekonomik programın büyük bir bölümünü, biz göreve geldikten sonra 2010’da uyguladık. 2010-2012 yıllarını kapsayan protokolün tedbirler dönemiydi. Ekonominin önünü açabilmek için, alınması gereken zor kararlar vardı, aldık ve başarıyla uyguladık. Ülkenin ve ekonominin önünü açabilmek, özel ve reel sektörün gelişimini sağlayabilmek ve bütçe açıklarını disiplin altına almak amacıyla tedbirleri uygulamaya koyduk.”

 


İrsen Küçük, 2013-2015 protokolünün halka açık bir protokol olduğunu ifade ederek, bahse konu protokolün hazırlanmasında 184 kurum başkanı veya yetkilisi ile düşünürlere fırsat verildiğini, protokolün imzalamasının hemen ardından da basına dağıtımının yapıldığını savundu.

 


“Hazırla kalkınılmaz”

 


Hazırla ülkeyi yönetmenin kalkınmayı sağlamayacağı bilinci içerisinde hareket ettiklerine dikkat çeken Küçük, söz konusu dönemde hükümet ile ilgili bakanlığın bütçe disiplinin sağlanması ve bütçe gelirlerinin artırılması konusunda büyük uğraş gösterdiklerini anlattı.

 


Başbakan Küçük, 550 milyon TL olan bütçe açığını 160 milyon TL’ye kadar düşürdüklerini belirterek, “Türkiye’nin yıllık 450 milyon TL olan cari harcamaya katkısı 215 milyon TL’ye kadar düştü. Aradaki fark, bütçenin diğer kalemlerine aktarıldı. Türkiye’nin KKTC’ye katkılarında azalmanın aksine artış oldu. Ancak tercihler değişti. Katkılar yatırımlara, reel ve özel sektörün gelişmesine yönlendirildi” dedi.

 


Katkı yükseldi

 


2010-2012 Ekonomik Programı’nda 2 milyar 584 milyon TL olan Türkiye katkısının 2013-2015 döneminde 3 milyar 300 bin TL’ye yükseltildiğini kaydeden Küçük, protokolde, reel sektöre katkıda yüzde 85, özel sektöre ise yüzde 55 oranında artış öngörüldüğünü hatırlattı.

 


İrsen Küçük, iki protokolün hazırlanmasında bazı önemli farklılıkların ortaya çıktığını anlatarak, 2013-2015 protokolünde ilk kez devlet borçları için katkı konulduğunu söyledi. Küçük, “Daha önce İhtiyat Sandığı ile Kıbrıs Türk Kooperatif Merkez Bankası’ndan borçlanan devlet tek bir kuruş borç ödemedi. Protokolde, bu borçların faizlerinin ödenmesine yönelik olarak 300 milyon TL’lik katkı öngörüldü” dedi.

 


İrsen Küçük 2013-2015 yıllarının KKTC’de seçimler yılı olduğunu ancak, ekonomik programın aksatılmadan yürütüleceğini de belirterek, sözü kurultaya getirdi.

 


Pazar günü gerçekleştirilecek kurultayın ardından süratle ülkenin kalkınması çalışmalarına hız verileceğini anlatan Küçük, “Parti içindeki gelişmeler, hükümetin ekonomik alandaki çalışmalarını etkilemiş olabilir bunun etkilerini asgariye indirmek için hükümet çalışmalarını parti çalışmalarıyla eş tutmadık. Ülkenin kalkınması için çalışacağız” dedi.