7 Kasım 2025 Cuma
POLİTİKA

Eroğlu: Kendi kendime gelin güvey mi olayım

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler (CTP-BG) Parti Meclisi’nin Kıbrıs’la ilgili kararını değerlendirdi.
Yayınlama: 05.04.2012 03:00 Güncellendi: 04.11.2025 16:19 562 okuma
Eroğlu: Kendi kendime gelin güvey mi  olayım

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu,  karşı tarafın isteksizliğini tespit eden bir partinin kendisini suçlama hakkı olamayacağına işaret ederek, “Karşı taraf isteksizse, anlaşma istemiyorsa ben nasıl anlaşayım.

 

Kendi kendime gelin güvey mi  olayım…

 

‘Rum’un istediğini  verin anlaşma olsun’ deniyorsa; orada biz yokuz… Bu halkın yeni travmalara ve ucu açık görüşmelere artık tahammülü yoktur” dedi.

 


Eroğlu, bu yöndeki açıklamayı, Taner Etkin başkanlığındaki Ulusal Halk Hareketi’ni kabulünde yaptı.

 


Ülkede değişik görüşlerin olabileceğini, bunu normal karşıladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Eroğlu, bugün gazetelerde bir partinin (CTP-BG)  Parti Meclisi’nin “Eroğlu Rum tarafının isteksizliğinden faydalanarak müzakereleri koparmaması lazım. Eğer müzakereleri koparırsa;  biz şuna inanıyoruz ki kendisinin bir misyonu vardır. O misyon da burayı Türkiye’nin bir alt kuruluşu haline döndürmektir” şeklindeki kararını okuduğunu belirtti.

 


Eroğlu, şunları söyledi:


“Hristofyas’ın isteksizliğinden bahsettiklerine göre, demek ki bu adam anlaşma istemiyor. Anlaşma istemeyen bir adamla ben nasıl bir anlaşma yapacağım..! Elbette benim de bazı stratejilerim ve planlarım olacak. Ama ‘Rum anlaşma istemiyor, sen anlaş’ diyorsun… Kiminle anlaşacağım, kiminle anlaşmaya imza koyacağım? Kendi kendimle gelin güvey olacak halim olmadığına göre, demek ki benim muhatabım var.

 

Benim muhatabım anlaşma istemediği sürece anlaşma olmaz… ‘Anlaşma olsun da nasıl isterse olsun. Rum’un istediğini veriniz, bu iş bitsin’ düşüncesindeyseniz; orada biz yokuz. Bu mümkün değildir”

 


Eroğlu “Anlaşma için iki taraf gerekir. Eğer taraflardan birinin isteksiz olduğunu tespit etmişsen ve bunu parti meclisi kararına açık açık yazıyorsan. O sizin adınıza görüşmeleri yürüten kişiyi suçlama hakkınız yoktur…”

 


Kendisinin başından beri ‘Bir anlaşma olur’ düşüncesiyle masada oturduğunu, öneriler ortaya koyup bazı konularda esneklik bile gösterdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, buna karşın   Rum tarafının olduğu yerde durduğunu söyledi.

 


Anlaşmanın bir sınırı olduğunu, o sınırı aşmanın mümkün olmadığına işaret eden Eroğlu, şöyle konuştu:


“O sınırı aştığınız zaman zaten siz yoksunuz. Ne egemenliğiniz kalır, ne ortaklığınız kalır, bir azınlıktan öteye gidemezsiniz. Müzakereleri benden önce de yürütenler olmuştur. Rum tarafının anlaşmaya niyeti olmuş olsaydı  çoktan anlaşma olurdu.”

 


Eski Rum Yönetimi Başkanı Papadopulos’un 2004 referandumu öncesi televizyonda “Ben bir devlet aldım, toplum bırakmak istemem” dediğini anımsatan Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

 


“Bugün Hristofyas’ın da farklı düşüncesi yoktur. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni devam ettirmek ve uniter bir devlet yapısı altına bizi sokmaktan başka düşünceleri yoktur. Biz bunu bildiğimize göre  ve Rumlar da  bu isteklerini anlaşmaları reddederek açık şekilde ortaya koyduklarına göre, bir birimizi suçlamaktan vazgeçip Güney’in uzlaşmazlığını dünyaya anlatmamız lazım.

 


Ben dünyaya Rumların uzlaşmazlığını anlatmaya çalışırken, bizdeki bazı çevrelere de uzlaşma istediğimi anlatmaya çalışıyorum. Hristofyas benin ‘uzlaşmaz’ olduğumu söylerken içimizdeki bazı çevrelerin de ‘Eroğlu uzlaşmazdır’ sözleri, Türk tarafına bir şey kazandırmaz. Be gerçeği de bilmemiz gerekir.”

 


Eroğlu, şöyle konuştu.

 


“Elbette ki Kıbrıs’ta bugünkü gerçekleri dikkate alarak bir anlaşmaya varmamız gerekir. Dün yaşadıklarımızı yaşatmayacak bir anlaşma arayışı içinde olmalıyız.

 

Bu halkın 1960’da olduğu gibi 3 sene sonra cumhuriyet travması yaşamaya tahammülü yoktur. Görüşmelerin ucu açık şekilde gitmesine de bu halkın tahammülü kalmamıştır.

 

Kıbrıs Türk halkının anlaşmaya olan inancı her geçen gün azalmaktadır.  Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıs Rum halkından çok daha fazla anlaşma ister. Ama müzakerelerdeki Rum tarafının tavrı, bizim halkımızı da usandırmış  ve anlaşma umudunu da her geçen gün yitirmektedir. Rum’un bir 48 yıl daha müzakere masasına oturmaya tahammülü vardır.

 

 

Çünkü sıkıntısı yok. Bu böyle olduğuna göre Rum’un uzlaşmazlığını dünyaya anlatarak ucu açık müzakerelerle bir yere varılamayacağını anlamamız gerek. Önce bizim anlamamız gerekir ki  dış dünyaya anlatabilelim.”