Üzerinden iki yıl geçtikten sonra kendilerine gönderilen ihbarnameleri alan vatandaşlar arazilerinin kendilerinden habersiz ve değerinin altında istimlak edildiğini ileri sürdü.
Yeni kurulacak bir üniversite için 5 bin dönüme yakın olduğunu söyledikleri arazinin kamulaştırılmasına vatandaşlar şüpheyle bakıyor ve bunun bir istimlak vurgunu olduğunu söylüyor. Haklarını sonuna kadar arayacaklarını açıklayan vatandaşlar hükümetten bu konuda açıklama bekliyorlar.
Star Kıbrıs’ın, konunun hukuki boyutuyla ilgili olarak görüşüne başvurduğu Avukat Boysan Boyra olayı, hükümetin yaptığı ve uyguladığı yanlış kararlardan birisi olarak değerlendirdi.
Söz konusu büyüklükteki arazinin özel veya yabancı bir kuruluşa bu şekilde verilemeyeceğini savunan Boyra, “Hükümet yalnızca hali arazi bile olsa, bunun verme kıstasları var.
Kaldı ki vatandaşın özel tapulu arazilerini bu şekilde kamulaştırıp, verme hakkı yoktur. Bu maksatla kamulaştırma yapamaz. Özel bir okul, kamu yararı bu işin neresinde? Bu karar yok hükmünde bir karardır” dedi.
Arazi sahipleri ne dedi... Arazi sahipleri ne dedi... Arazi sahipleri ne dedi...
Dürdane Özkul: Arazimiz çoluk çocuğumun geleceği için bir garantiydi. Bunun bu şekilde elimizden alınmasına rıza göstermiyoruz. Yapılan kamulaştırma çoluk çocuğumuzun geleceğini yıktı.
Elimizdeki bu arazinin dışında arkamızda bir devlet güvencesi yok, elimizde olan tek şey bu araziydi. Onu da elimizden aldıktan sonra resmen geleceğimizi kararttılar.
Bu kamulaştırma iki yıl önce gerçekleştirilmiş, bizim ise daha iki gün önce haberimiz oldu. Bırakın değerini, değerinin çok çok altında neredeyse bedavaya almışlar bizim arazimizi, bizden habersiz. Biz bölgemize üniversite yapılmasına karşı değiliz ancak elimizdeki tapulu malın bu şekilde, gasp eder gibi alınmasına itiraz ediyoruz.
Nurettin Barış: Ben bu araziyi çocuklarımız için elimde tutarken şimdi bizi sanki ipe astılar. Arazime karşılık verdikleri değer 19 bin lira, bugün bu paraya araba alamazsınız. Hükümet gençlere arazi dağıtıyor. Bir evlek yere 3-4 bin sterlin bedel alıyorlar, benim arazime ise 19 bin lira veriyorlar, Allahtan korkun ya.
KAMULAŞTIRMA YASASI BÖYLE Mİ?
Mehmet Ali Keleş: Benim de burada 5 dönüm arazim var ve devletin arazime biçtiği değer toplam 13 bin lira. Benim bu kamulaştırmayı yapanlara bir önerim var. Onların bana verdiği paranın dört katını vereyim, yine burada bana 5 dönüm yer satsınlar. Gençlere verdikleri bir arsasına karşı gençlerden 4 bin sterlin para isterler.
Buradaysa 5 dönüme 13 bin lira para verirler. Sonra dışarıdan gelen ne olursa olsun,Üniversite bile olsa vatandaşın tapulu malını kamulaştırma diye elinden alamazlar. Devletimizin kamuya yönelik yol, hastane, okul gibi yatırımları için yapacağı istimlaklere itirazımız olamaz.
Ancak dışarıdan gelecek bir üniversite için zorla vatandaşın malını alamazlar. Yurt dışından gelecek üniversite için kamulaştırma şartlarını hükümet yasadan okusun.
Devlet kendi arazisini versin. İsterse gelecek üniversitenin yetkilileri, bizlere değerini vererek pazarlıkla arazi alabilirler. Yoksa elimizdekileri yok pahasına vermeyiz.
Sonra burada 5 bin dönüme yakın bir alanın kamulaştırıldığını söylüyorlar. Bunu halka açıklasınlar, hangi şartlarda neden böyle büyük bir alan veriliyor. Türkiye’den bir üniversitenin kampüsü için bu kadar büyük bir alan nasıl verilir? Bu olay 2010 yılında oluyor.
Aradan iki yıl geçiyor, daha yeni vatandaşın haberi oluyor. Bu şekilde bir istimlake itirazımız var. Kabul etmiyoruz.
TARİHİMİZİ DE YOK EDECEKLER
Eray Manik: Kamulaştırılan araziler arasında benim de 15 dönüm arazim var. Bu çok büyük bir arazi, bir kampüs için neden bu kadar büyük arazi kamulaştırılıyor? Hükümet bizlere neden iki yıl bekledikten sonra yazılı belge gönderiyor? Ne kadar arazi kamulaştırıldı? Bunun kaç bin dönüm olduğunu açıklasınlar.
Kimi 4 bin, kimi ise 5 bin dönümden fazla olduğunu söylüyor. Kabul edilebilir değil. Öyle zannediyorum ki bu işin arkasında başka bir şeyler dönüyor.
Zira pis kokular çıkmaya başladı. Bizim arazimiz de satılık değil, bunu da böyle bilsinler. İtiraz edeceğiz. Yeşilköy halkının kumsal olan sahilinin % 80’i elinden alınmış olacak. Ayrıca bu vadide ta Lüzinyen zamanından kalma tarihi değirmenler var. Devlet, Eski Eserler Dairesi gelip kayıt altına alarak sahip çıksın, yok edilmesin. Bu eserler bizim geçmişimizdir, bu konunun üzerine de ayrıca gideceğiz.
VATANDAŞLAR MAĞDUR EDİLECEK
Perol Mavili (Yeşilköy Muhtarı): Bu arazilerin kamulaştırılması için devlet daha önceden vatandaşlara teker teker uyarı mektubu göndermesi gerekiyordu. Bölgede bir üniversite kampüsünün kurulması konusunda itirazımız yoktur.
Bölge için faydaları olabilecek bir yatırım olarak görmemize karşın, vatandaşların da mağdur edilmemesi gerekir. Vatandaşların bazıları arazimi satmam derken bir kısmı da bu verilen değerin çok düşük olduğu, yok pahasına gideceğini iddia ediyor.
Hükümetin vatandaşın hassasiyetini göz önüne alarak hareket etmesi gerekir. Yeşilköy ve Yenierenköy halkı bu alanın çok büyük olduğu konusunda hem fikir. Tüm vatandaşlar bir kampüs için bölgeden bu kadar büyük bir arazinin neden kamulaştırıldığı sorusunu soruyor. Bu kamulaştırmadan sonra çok sayıda vatandaş mağdur duruma düşecek.
Kamulaştırılan arazi içerisinde vadide bulunan ve Lüzinyen devrinden kalma olduğu iddia edilen değirmenlerde 1930 yıllarında buğday öğütmeye giden şimdilerde 85 yaşlarında olan Mehmet Kızılörs yaşadıklarını Star Kıbrıs’a anlattı.
Mehmet Kızılörs: Hatırladığım kadarıyla 1930 yıllarıydı. O değirmeni bir Rum işletiyordu. Annem bana hayvana koyduğu buğdayı vererek değirmende öğütmeye gönderdi.
Gece değirmende kalır, buğdayı öğütür, ertesi gün de eve dönerdik. O zaman diğer değirmenler işlevini yitirmiş, yalnızca bir tanesi çalışıyordu.
Yukarıda, köyden gelen su değirmenlere gelir, orada da buğday üretilirdi. Ben şimdi çok yaşlandım artık o taraflara gidemiyorum.
BİR BİT YENİĞİ VAR
Ahmet Uyguner: Kayın pederim Mehmet Kızılörs’ün bahsettiği yer benim dedemin hissesinin olduğu yerdir. Orası tamamen tarihi bir yerdir. Doğru, şu anda kullanılmıyor ama bundan 70-80 yıl önce insanlar orada buğday öğütürdü. Tarihi değirmenlerin çok eski olduğu söylenir. Hatta Lüzinyen dönemine kadar uzandığı söylenir. Bize de 2400 lira gibi,
değirmenlerin kullanma hakkından doğan bir bedel göndermişler, inanılacak gibi değil. Biz bu parayı değil, tarihi ve bölgemiz için önemli yeri olan buraların korunmasını istiyoruz öncelikle. Önemli olan tarih ve kültürdür, asla verilmesini kabul edemeyiz. Tamam, üniversite açılsın ancak geçmişten gelen değerlerimiz de heba edilmesin korunsun. Sonra bu kadar büyük bir arazinin kamulaştırılması altında bir bit yeniği var.
CTP Hükümeti döneminde de konuşuluyordu ancak o zaman tütün fabrikasının arkasında sahile kadar olan bir bölüm verilecekti. Yani 300-500 dönüm bir yer verilecekken şimdi 5000 dönümlerden bahsediliyor. Rakamı tam olarak bilen de yok. Bu bir okul olayı değil kesinlikle. Bu olayın arkasında başka bir şeyler dönüyor. Hakkımızı aramak için gerekirse yurt dışına kadar çıkarız.
Konunun hukuki boyutuyla ilgili olarak görüş aldığımız Av. Boysan Boyra Star Kıbrıs’a şunları söyledi.
TÜM YASALAR İHLAL EDİLDİ
“Bu olay hükümetin yaptığı, aldığı yanlış kararlardan biridir. Büyük bir araziyi özel ve yabancı kuruluşa bu şekilde veremez. Hükümet yalnızca hali arazi bile olsa, bunun verme kıstasları var. Kaldı ki vatandaşın özel tapulu arazilerini bu şekilde kamulaştırıp, verme hakkı yoktur. Bu maksatla kamulaştırma yapamaz. Özel bir okul, kamu yararı bu işin neresinde? Bu karar yok hükmünde bir karardır. Bu durumda zaman aşımı kavramı diye bir şey geçersizdir. Biz vatandaşlarla birlikte bu işi Yüksek İdare Mahkemesi’ne götürüp dava açacağız. Yine aynı şekilde Anayasa’nın kıyıların korunması (madde 38), ormanların korunması, Çevre Yasası, İmar yasası ve vatandaşların denize ulaşılmasını engelleyen bu durum tüm yasaları karşısına almıştır. Anayasa hükümlerine tamamen ters bir durum yaratılmıştır. Gerekirse Anaya Mahkemesine bile gideceğiz. Her şeyi bir kenara bırakın cüzi miktarlarla da olsa vatandaşın elinden alınacak bu yerlerin bedellerinin dahi ödenmeyeceği kanısındayım.
HÜKÜMET ÇILDIRDI
Bu bölgede yüzyıllar öncesinden kalan tarihi değirmen ve kalıntıları bulunmaktadır. Anıtlar Yüksek Kurulu’nun kararı olmadan nasıl böyle bir kamulaştırma yapabilirsiniz? Burada alçak orman arazisi vardır. Devlet ormanları korumada yasa çıkarırken, özel bir kuruluşa verip ormanların yok olması yasalarımıza tamamen aykırıdır. Burada birçok yasa beraberinde çiğnenerek böyle bir kamulaştırma kararı Bakanlar Kurulu’ndan 2010 yılında çıkarılmıştır. Bu resmen hükümetin çıldırdığına işarettir. Tüm yasaları çiğneyerek bu kadar büyük bir arazinin kamulaştırılması ancak çılgınlık halinde gerçekleştirilebilir. Bu resmen peşkeş çekmekle eş anlamlıdır.”