7 Kasım 2025 Cuma

Yaşamı hep erteleyerek yaşamak... 27.09.2011

Yayınlanma: 17.09.2025 18:29 · Yazar: Hasan Hastürer
<p><span style="font-size: small;"><strong><em>Yaşam devam ederken başımı kaldırıp ileriye, geriye, sağa, sola bakıyorum... Düşünüyorum bu hafta neleri yaşamak istediğimi... Siz de düşünün. Bırakın yüreğinizin sesini, beyniniz bile nereyi işaret ediyor? Yarın ya da gelecek haftalarda belki böyle hissetmeyeceksiniz. Yaşamı hep erteleyerek yaşayan ve bir noktada mutluluğu erteleyenler yaşadığı günün hakkını vermediğini anladığı günün nasıl bir ruh haline giriyor... Hiç düşündünüz mü?</em></strong></span></p> <p>&nbsp;</p> <p>&nbsp;</p> <p><span style="font-size: small;"><strong>Oturdum bilgisayarın başına… Ben bilgisayara bakıyorum, bilgisayar bana... Yoğun bir günün sonu... Günü düşünüyorum... Konuştuklarımı... Dinlediklerimi... ABD Büyükelçiliği’nin Kuzey Lefkoşa Ofisi’nde bir davet vardı akşam saatlerinde... Oraya gittim... Çok büyük olmayan salonda gene biz bize kendi konularımızı konuştuk... Sonrasında Mete Hatay ve Serden Hoca ile Köşklüçiftlik’teki Akpınar’da kahve içtik... Ciddi konuları şakayla harmanlayarak konuştuk... Eve geldim... Yazıma başlayacağım bir de Başaran Düzgün arkadaşımla konuştum telefonda... “Yazmak için neler var?” diye sordum kendi kendime. Yanıtım, “Neler yok ki...”</strong></span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong>Ama kaçmak istiyorum gündemden bir kez daha...</strong></span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong>Ben yazmaktan usandıysam aynı konuları, okuyanlar hayda hayda usandı...</strong></span></p> <p><span style="font-size: small;">***</span></p> <p><span style="font-size: small;">Parmaklarım klavyede gezinmeye başlamadan, bağlantı yapacağı merkezi arıyor. Beynim mi, yüreğim mi?</span></p> <p><span style="font-size: small;">Parmaklarım durdu. Ben de seyrediyorum kendi parmaklarımı. Sorunlar çoktan diz boyunu aşmış. Soluk almak, sizlerle farklı konuları paylaşmak istiyorum.</span></p> <p><span style="font-size: small;">Gözlerimi bir an kapayıp zaman tünelinde yolculuk yapıp, K. Kaymaklı’yı, 1963 sonrası göçmenlik günlerini, 1974 sonrasını herkesi ve her şeyi düşündüm.</span></p> <p><span style="font-size: small;">Dünyayı, insanları çok seviyorum. Ama yurdumu, Kıbrıs’ı, Lefkoşa’yı ve doğup büyüdüğüm K. Kaymaklı’yı bir başka seviyorum.</span></p> <p><span style="font-size: small;">Neyini seviyorum?</span></p> <p><span style="font-size: small;">Her şeyini seviyorum.</span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong>1963 öncesi K. Kaymaklı’da, o günün koşullarında orta halli bir aileydik. Yaşamımıza renk katacak her olay yürüyerek ulaşabileceğimiz dar bir alan içindeydi. Girne, Mağusa çok uzak, Baf dünyanın öteki ucuydu. </strong></span></p> <p><span style="font-size: small;">Hafta sonları altından yanma hamam dediğimiz evimizin banyosunda tokmağa oturup, dıştan yanan ateşle ısınan kazandaki suyu tasla alıp yıkanmanın keyfi bile hayatımızda bir renkti.</span></p> <p><span style="font-size: small;">Küçük nedenlerle mutlu olmayı biliyordu herkes.</span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong>İnsanlar daha mutluydu. Ya da bana öyle geliyordu. Ateş o zaman da düştüğü yeri yaksa da acılar daha fazla paylaşılırdı. İnsanlar galiba daha bir kötü gün dostuydu</strong>.</span></p> <p><span style="font-size: small;">Zaman her şeyi değiştirdi.</span></p> <p><span style="font-size: small;">Özellikle yakından tanıdığım, kendi insanıma kişiliksizliği hiç yakıştıramıyorum... Ve 1963 sonrası en uzun süre bedel ödeyen K. Kaymaklı insanının sıkıntısını bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda insanın nasıl kişisel çıkarla maddiyata dönüştürdüğü aklıma geliyor.</span></p> <p><span style="font-size: small;">Hep söylemek istedim ama hep erteledim...</span></p> <p><span style="font-size: small;">*     *     *</span></p> <p><span style="font-size: small;">Söylemek isteyip de niye ertelediğimizi düşünürken, hep erteleyerek yaşadığımız aklıma geliyor.</span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong>Yaşamımız boyunca hep erteleyerek yaşamışız meğer.</strong></span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong>Yaşam süreci boyunca yaşadığımız her anın bir kez daha hiç ama hiç yaşanmayacağını hiç düşündünüz mü?</strong></span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong>Doğduğunuz andan başlayarak hiçbir an bir kez daha yaşanmaz.</strong> Zaman tünelinde geriye doğru yolculuk sadece bugünle anılar arasında köprü kurmaya yarayan bir tanımlama. Gerçekte zamanı geriye çekip yeniden yaşama şansı yok. Ya yaşadığınız anın değerini verir, kazanılmış hanesine yazarsınız ya da yaşar göründüğünüz anları hiç yaşamazsanız.</span></p> <p><span style="font-size: small;">Yıllar önce bir yazı okumuş, okuduktan sonra da saklamıştım... Şöyle başlıyordu: <strong>“Kim bunlar? İlk bakışta çok hoş görünen, şık, bakımlı, iyi eğitimli, Yuppi’ler... Eğitim, müzik, cinsellik, ekonomi, siyaset, edebiyat, TV, radyo programı üreten, günlük yaşam içerisinde her şeyi konuşup yazabilen, her alanda özgürlükten dem vuranlar... Mutlak serbestlikten yana, ideoloji karşıtı, bireyselliği, özgürlüğü bir yaşam biçimi haline getirmiş, dinamik, kuralsız, idealize edilmiş imajlarla üretilip geliştirilmiş, heyecanlı, çoğu kez medyatik insanlar topluluğu... İki ayaklı, kuyruksuz, dolikosefal dinozoruslar... Yani bizler... Peki! Kimler var karşımızda? Çıkarı için analarını bile satabilen ve bunu yaparken, gizli yalancılar oldukları için, kendilerini peygamber sananlar...”</strong></span></p> <p><span style="font-size: small;">Ve son satırları: <strong>“... Onların bizlerden çok olmaları bizi durdurmasın. Nice nice başarılara koşmamızı yavaşlatmasın. Nehirleri tersine akıtmanın zamanı hala gelmedi mi? Haydi kıralım zincirlerimizi... Haydi JOIN THE CLUB!”</strong></span></p> <p><span style="font-size: small;">***</span></p> <p><span style="font-size: small;">Yaşam devam ederken başımı kaldırıp ileriye, geriye, sağa, sola bakıyorum<strong>... Düşünüyorum bu hafta neleri yaşamak istediğimi... Siz de düşünün. Bırakın yüreğinizin sesini, beyniniz bile nereyi işaret ediyor? Yarın ya da gelecek haftalarda belki böyle hissetmeyeceksiniz. Yaşamı hep erteleyerek yaşayan ve bir noktada mutluluğu erteleyenler, yaşadığı günün hakkını vermediğini anladığı günün nasıl bir ruh haline giriyor... Hiç düşündünüz mü?</strong></span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong> </strong></span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong>Günün sözü:</strong></span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong> </strong></span></p> <p><span style="font-size: small;"><strong>Yaşam, ağustos güneşi karşısındaki kardır</strong></span></p>