Çavuşoğlu krizi iyi yönetti 09.05.2011

Yayınlanma: 17.09.2025 18:29 · Yazar: Hüseyin Ekmekçi

Girne’de gökdelen yapımı ile ilgili tartışma, son buldu. Bakanlar Kurulu, Girne’de bina yüksekliklerini 10 kat ya da 34 metre ile sınırladı. Girne’de 10 katlı bir bina yapımı için gereken arazinin boyutları ise, kolay kolay bulunabilecek bir arazi olmaktan çıkarıldı. Kısa bir tanım, Girne’ye en fazla 10 katlı bir bina yapılabilecek, bu binanın yapımı için de iricek, büyücek bir arazi gerekecek… Şimdi, bu gökdelen tartışmalarına biz, Havadis Gazetesi olarak direkt müdahil olduk. Bu konuda bir anket çalışması yaptık, bilimsel veriler ortaya koyduk. Girnelinin ne düşündüğünü ortaya çıkardık. Bakanlar Kurulu’nun almış olduğu karara, eminim, Girne insanının beklentilerini ortaya koyan bu anket de yardımcı oldu. Bu süreçte taraf olmadan, toplumsal bir sonuç ortaya çıkmasını istediğimiz için de, yakından takip ettik. Bakanlığa yeni gelen Nazım Çavuşoğlu, gökdelen meselesini “İçişleri Bakanlığı’nın sorunu olmaktan” çıkardı, bu konuda toplumu kucaklayan bir açıklama yaptı. “Sivil toplum örgütlerini dinleyeceğim, konuyu Başbakan’a ileteceğim…” Bu açıklama ile bugüne kadar “İçişleri eski Bakanı İlkay Kamil’in hararetle savunduğu” gökdelen işi bir anda “hükümetin meselesi” oldu. Burada, merak edilen neden İlkay Kamil’in bu kadar ısrarla savunduğu bir konuda, Bakanlar Kurulu o gider gitmez, kat sınırlaması getirdi. Kamil neden bugüne kadar, gökdelende ısrar etti, yasa cumartesi alınan karara müsaitse, gökdelende bu ısrar niyeydi, bu ayrı bir konu…   Çavuşoğlu doğru adım attı 10 kat, 35 metre konusunda da endişeleri olanlar var… Ama dikey büyümenin de bu ülkede önünü açmak gerekiyor. Bunu yasalarla, alanlar belirleyerek yapabiliriz. Nazım Çavuşoğlu, ülkenin bu anlamda bir fiziki planının çıkarılacağını söylüyor. Bu hafta içerisinde, kendisi ile bir araya gelerek, bu konuları daha da ayrıntılı bir şekilde görüşeceğiz. Ancak, bu kısa bakanlık süresinde, gökdelen konusunda izlediği yolu, “toplumun menfaatine çözdüğünü” düşünüyorum… Önce sorunu “Girne’nin ve bakanlığın sorunu” olmaktan çıkarıp “hükümetin orunu” haline getirdi, sonra da toplumdan yükselen yoğun sese kulak verilerek, gökdelene yasak geldi. Önce Tarım Bakanlığı’nda et kaçakçılarına karşı verdiği savaş, sonra Eğitim Bakanlığı’nda “kaçak özel derse” verdiği savaş… Şimdi de İçişleri Bakanlığı’nda “birçok kaçakla” mücadele şansı… Çavuşoğlu’nu izlemeye devam edeceğim… Ahmağık bişey? Önce Esnaf ve Zanaatkarlar Odası Başkanlığı’na aday ol, kaybet… Sonra hükümete yaklaş, bir esnaf örgütü kur… Sonra “seçimle istenmediğin esnafın başına geçmek için” hükümet desteği ile yeni bir yasa dayat… Ma bu Kıbrıs Türkü ahmaktır? Alemin akıllısı Altuncuoğlu ve ona destek verenler…? Bu konuda yazmaya devam edeceğiz… “Lider” değil “doktor- hasta” diyaloğu Cumhurbaşkanlığı’na seçildiği andan itibaren, Derviş Eroğlu’nun “Rumlarla ilk sıcak teması” da başladı. Başbakan ve milletvekili olarak Güney siyasetçileri ile diyalogdan uzak duran Eroğlu, “toplum lideri” görevini de üstlenince, müzakereler yanında, insanı konularda da sık sık Hristofyas ile bir araya gelmeye başladı. Cumhurbaşkanlarının eşleri de kayıp kız kardeşi olunca, aileler bir araya geldiği zaman, duygusallıklar da ön plana çıktı sık sık. Bu diyaloglardan birisi de geçtiğimiz günlerde yaşandı. Gözündeki kılcal damarlardan birinin patlaması üzerine, gözü kan çanağına döndü Rum Lider Hristofyas’ın… Müzakereler ve açılışlarda bir araya gelince iki lider, Derviş Eroğlu’nun “doktor” yanı öne çıktı. Önce müzakereler için bir araya geldi iki lider. Eroğlu burada kısa bir muayeneden geçirdi Hristofyas’ı… Eroğlu, Hristofyas’a birtakım tavsiyelerde bulundu, öneriler yaptı, ilaç önerdi… Hristofyas da bu önerileri dinledi ve Eroğlu’na takıldı: “Yıllardır doktor değil, politikacısınız ama doktorluğu hiç unutmamışsınız. Doktorum da bana aynı şeyleri tavsiye etti…” İki lider arasında da müzakereler devam edecek ama, bu “insani” diyaloglar toplumlara da örnek olac