Türkiye’den Kıbrıs’a, Türkiye sevgimizi kemiren çok insan geldi.
Aslında o insanların pek çoğu geldiği gün bizi rahatsız edecek davranış içinde değildi.
Onları bizi rahatsız edecek konuma bizim seçilmişlerimizin en önde gelenleri getirdi genellikle.
Kıbrıs Türk insanı doğal koşullarda Türkiye’ye karşı sevgi duydu.
Bunu özel bir vurgu için yazmıyorum.
Bir dönemin gerçeğine vurgu yapmak için yazıyorum.
Daha önce de vurgu yaptım TÜRKİYE’Yİ EN ÇOK TÜRKİYE ADINA BİRİLERİ BURAYA GELMEDEN SEVDİM.
Türkiye’den Kıbrıs’a, Türkiye sevgimizi kemiren çok insan geldi.
Aslında o insanların pek çoğu geldiği gün bizi rahatsız edecek davranış içinde değildi.
Onları bizi rahatsız edecek konuma bizim seçilmişlerimizin en önde gelenleri getirdi genellikle.
Kıbrıs Türk insanı doğal koşullarda Türkiye’ye karşı sevgi duydu.
Bunu özel bir vurgu için yazmıyorum.
Bir dönemin gerçeğine vurgu yapmak için yazıyorum.
Daha önce de vurgu yaptım TÜRKİYE’Yİ EN ÇOK TÜRKİYE ADINA BİRİLERİ BURAYA GELMEDEN SEVDİM.
***
1974 öncesi tam imza teşkilat günleriydi.
TMT bünyesinde görev yapan Türkiyeli komutanların kestiği kestik, biçtiği biçtikti...
Gene o dönemde de o komutanların etrafında tahrik edici konumda Kıbrıslı Türk çıkarcılar vardı.
1974 sonrası durum hızla daha vahim oldu.
Elçi, Bakanlar Kurulu toplantılarına Başbakan’dan daha büyük ağırlıkla katıldı.
Yardım heyeti oluştu.
Bizim bakanlar, Yardım Heyeti’ndeki ilgili müşavirlerin gölgesinde kaldı.
Yardım Heyeti ilk günden yanlış bir modeldi.
Bugün de aynı yanlışlık devam ediyor.
Yardım Heyeti ortadan kaldırılmalı...
Yardım Heyeti’nin denetim ve yönlendirme görevi, farklı ve KKTC devlet yapısını incitmeyecek konuma getirilmeli.
***
Bir kez daha yineleyeyim.
Bizim seçilmişlerimiz kişilikli duruş sergilese pek çok rahatsız edici davranış sergilenmeyecek.
Bu bağlamda güzel ve doğru örnekler yok mu?
Mutlaka var.
Bu güzel örneklerden birinin tarafı Kenan Atakol.
1976’da Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı olan Kenan Atakol, göreve başlamasının ikinci günü kucağında Girne’ye elektrik santrali yapılması sorununu buldu.
Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) elemanları projeyi Ankara’dan getirmiş, Girne’nin göbeğine, şimdiki fıskiyeli çemberin elli metre güneyine, şimdi trafonun olduğu yere elektrik santrali yapımını uygulama aşamasına getirmiş...
Bizim teknik elemanlar bakan Atakol’un kapısını çalıp, santral için Girne’nin göbeğinin asla uygun olmadığını söylemişler.
Kenan Atakol da anında olamayacağına karar vermiş.
TEK’in elemanlarını çağırıp olmayacağını anlatmaya çalışmış ama adamlar beton zemini döküp işi ileri götürmeye devam etmiş.
Atakol, Rauf Denktaş’ın kapısını çalıp durumu anlatmış.
Denktaş, “Git Ankara’ya o zaman” demiş.
O zaman da şimdiki gibi kolay hava ulaşımı yok.
Bakan Atakol, feribotla Mersin’e, oradan Adana üzerinden otobüsle Ankara’ya gitmiş. Ne karşılayan ve marşılayan.
İlgili bakanın kapısına dayanıp Girne’nin göbeğine elektrik santrali yapılamayacağını anlatmış. Türkiye’nin bakanı, Kuzey Kıbrıs’taki ekibi arayıp, “Durdurun ve Kıbrıslılar nereye isterse oraya yapın” talimatını vermiş.
... Ve Atakol’un o duyarlılığı sonrası santral Girne yerine Dikmen’e yapılmış.
***
Bir diğer güzel örneğin tarafı İsmail Bozkurt.
UBP-TKP koalisyonunda İsmail Bozkurt, Turizm Bakanı...
Göreve başladığı zaman elçilikte müşavir Özdemir Bey’in bakanlığıyla ilgili yetkileri kendisine anlatılmış.
Bakanlıkla ilgili harcamalar da bile yetki Özdemir Bey... Ve işin ilginç yanı Özdemir Bey’le her türlü iletişim bakan düzeyinde.
Bozkurt, bunun denklik bakımından da doğru olamayacağına karar verip, o zaman bakanlık müdürü olan Hasan Kahvecioğlu’nu müşavirler iletişim ve çalışmada yetkili kılmış.
İlk zamanlar bu tavır soğuk karşılanmış ama kısa bir süre sonra müşavir Özdemir Bey, kendinin değil akan Bozkurt’un istediği düzeyde görevini sürdürmeye başlayıp, kapıyı çalıp, ceketini ilikleyerek görüşüp, alınan kararlarla ilgili bilgi vermiş.
***
Bu iki örneğin bir miktar daha benzeri mutlaka var.
Ancak rahatsız edici örnekler çok daha fazladır.
Bu örneklerin azalmasının da çoğalmasının da birinci derecede sorumlu tarafı bizimkilerdir.
Bundan da hiç kuşkum yok.
Günün sözü:
Doğrunun da yanlışın da tarafı birden fazladır