Doğru siyaset, doğru mesaj 18.09.2011

<p><span style="font-size: small; color: #000000;">Türkiye’nin, Kıbrıs işlerinden de Sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, protokol kurallarını bir kenara bırakarak, spor kıyafetiyle Dipkarpaz’a gitti...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Önce camiye uğrayıp, Cuma namazını kıldı...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Ardından Apostolos Andreas Manastırı’na geçti...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> ‘Kıbrıs’ta eşit, adil ve adaletli bir barış olması’ dileğiyle mum yaktı...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Ardından manastırın ‘şifalı suyunu’ içti...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Yanlış mı yaptı?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Kesinlikle hayır!..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Her milletin dinine ve dini eserlerine saygı duymak insan olmanın gereğidir...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Hele barış dileğinde bulunmak çok daha anlamlıdır...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Sayın Atalay’ın manastır ziyaretine eşlik eden KKTC’nin ‘ateşli milliyetçileri’ veya ‘aşırı milliyetçi’ iktidar partisinin mensupları, mum ve dilek merasimini tebessümle izlediler...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Hatta “Bravo sayın bakanım” dediklerinden eminim...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Bir an için Sayın Atalay’ın yerinde bir Kıbrıslı siyasetçinin olduğunu düşünelim lütfen...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Çakıcı, ya da Soyer...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Ya da Talat...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Apostolos Andreas Manastırı’na giderek, mum yakıp, dilek tutsalardı, neler olurdu, neler...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Günlerce en ağır saldırılara uğrar, hatta ölümle tehdit edilirlerdi...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Baskıcı rejimlerin daima en önemli silahlarından biri dini, siyasete alet etmektir...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> “Bari papazın elini de öpseydiniz” diyebilecek kadar saldırmak onlar için kutsaldır...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Fakat; başka dinlere saygı göstermek haramdır!..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> İnsan haklarına ve özgürlüklere saygı gösteren herkes, Sayın Atalay’ın bu tavrından ders çıkarmalıdır...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Gelelim, vurucu sözlere...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Türkiye Başbakan Yardımcısı aynen şunları söyledi:</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> “Kıbrıslı Rumlarla, Kıbrıslı Türkler asırlarca Kıbrıs’ta iç içe yaşamışlardır. Dileğimiz müzakereler olumlu sonuçlansın, eşit, adil federal yapı kurulsun, eskisi gibi kardeşçe yaşansın...”</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Bu sözleri son 37 yıldan bu yana sadece Kıbrıslı Rum siyasiler söylüyordu...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Bizdeki yönetim ise, bunların aldatmaca olduğunu, iki toplumun sürekli kavga ettiğini duyurmakla kalmayıp, bir daha ‘iç içe yaşanamayacağını’ iddia ediyordu...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Kuşkusuz; Kıbrıs meselesinde son sözü söyleyen anavatanlardır...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Kıbrıslı Türklerin Anavatanı bugün böyle düşünüyor...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Ve Rumların ‘petrol aramaya’ başladıkları bir dönemde onlara barış mesajları gönderiyor...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Eline mum alarak, Apostolos Andreas’ta dilek tutuyor...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> İki toplumun yeniden birlikte yaşaması için dualar ediyor...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> KKTC’yi yönetenlerle, Kıbrıslı Rumların artık uyanmaları ve Türkiye’nin, Kıbrıs’ta ‘kesinlikle çözümden yana olduğunu’ anlamaları gerekir...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Yeni bir referandum için hazırlıklar yapılmalı ve güzel Kıbrıs yeniden birleşmelidir...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Kıbrıslı Türkler hak ettikleri ‘Avrupalı yaşam biçimine’ kavuşmalı, sağlık, eğitim ve kültürel alanlardaki sıkıntılardan kurtulmalıdır...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Avrupa Birliği’nin de cömert yardımlarla, iki toplumu ekonomik açıdan eşitlemesi şarttır...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Denizin altında tüm Kıbrıslıları onlarca yıl besleyecek kadar petrol ve doğal gaz bulunuyorsa...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Dünyanın güçlü ülkeleri, iki toplumu yakınlaştırmaya yardımcı olmalıdır...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Sayın Atalay; Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst düzeydeki yetkililerinden biridir...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> KKTC vatandaşı olmadığı için Apostolos Andreas’a giderek mum yakması ve dilek tutması zor olmadı...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Hatta onun bu ziyaretine KKTC polisleri de eşlik etti...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Ne var ki; bu ziyareti KKTC kimliği taşıyan, Kıbrıs doğumlu bir siyasetçi yapamazdı...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Yapmaya kalktığı anda, KKTC polisinin rolü değişirdi...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Koruyan değil, tutuklayan konumda olurdu...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Ada’nın gerçek yüzü budur!..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Acı ama gerçek!..</span></p>