Hile-i şeriyye mi, hile-i bâtıla mı? 02.02.2012

Yayınlanma: 17.09.2025 18:29 · Yazar: Reşat Akar

Ülkemiz çok kritik bir süreçten geçiyor... Köklü kuruluşlarımız dahi, gittikçe ağırlaşan ekonomik kriz karşısında zorlanıyor... Kimisi işçi çıkarıyor, kimisi maliyetine satış yaparak ayakta durmaya çalışıyor... İhmal edilmiş bölgelerimizde yaşayanların durumu daha da kötüdür... Karpaz ve Güzelyurt gibi... Binlerce gencimiz işsizlik nedeniyle ağır psikolojik sorunlar yaşıyor... Hükümetin öncelikli görevi, yaşanan sıkıntıları aşacak projeler üretmek ve bunları süratle uygulamaya koymaktır... Mevcut kaynakları en iyi şekilde değerlendirmek ve kaynak yaratmak hükümetin görevidir... Vakıflar İdaresi ‘mülk zengini’ bir kuruluşumuzdur... Elindeki kaynakları en iyi şekilde değerlendirmek ana görevidir... CTP iktidarı sonrasında göreve gelen yeni yönetim kurulu, ihalesiz hizmet alımları ve arazi kiralanmaları konusunda yargıya başvurmuş, şaibeli işlere prim verilmeyeceğini açıklayarak güven sağlama yönüne gitmişti... Ne var ki; geçmiş yönetimin tepki yaratan bazı icraatları araştırılırken, diğer yandan 200 dönümlük bir arazinin, basit bir başvuru mektubu sonrasında henüz ne yaptığı pek belli olmayan yeni kurulmuş bir vakfa verilmesi yönündeki karar üzüntü vericidir... Vakıflar İdaresi’nin böylesi değerli bir araziyi ihalesiz devretme hakkı olmamalıdır... Plansız ve programsız tekliflerin bu kadar basit bir yöntemle sonuçlandırıldığı bir başka demokratik ülke dünya yüzünde yoktur ve olamaz da... Başvuru mektubunda İlahiyat Koleji/Lisesinden söz ediliyor... Hükümetin, bu konuda herhangi bir kararı var mıdır?.. Varsa bu kolej veya lisenin kontenjanı nedir?.. Arazi üzerinde kaç okul, kaç derslik yapılacak?.. Yine arazi üzerinde cami yapılacağından söz ediliyor... Caminin projesini kim hazırladı, eğer varsa bu proje kimdedir?.. Dünyanın hiçbir yerinde iddialara dayalı mülk devri yapılamaz... Öncelikle ortaya bir projenin çıkması ve bunun uzmanlarca incelenmesi, ülkeye ne getirip, ne götüreceğinin tartışılması ve ondan sonra karara varılması gerekiyor... Kısa adı KİSAV olan Kıbrıs İlim Ahlak ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nın bütçesi ve gelir kaynakları nedir?.. Vakıflara sunulan teklif yazısının ekinde arazi planı ve vakıf senedinin dışında herhangi bir proje olmadığına göre; Vakıflar İdaresi’nin 200 dönümlük araziyi yılda sadece 100 TL karşılığında bu vakfa devretme kararı alması ciddiyetten uzaktır… Bakanlar Kurulu’nun da böylesi bir öneriye ‘Jet Onay’ vermesi oldukça düşündürücüdür... Halbuki; değil 200 dönüme, 76 dönümlük kısmına peşinat olarak 417 bin Sterlin, ayrıca Vakıfların öngöreceği aylık kira beledini kabul eden bir başka kuruluş vardır... Diyelim ki; öteki kuruluş ciddi bulunmadı... O zaman şartname hazırlanır, ihaleye çıkılır, en etkileyici, en yararlı projeyi sunan ve en yüksel bedel ödeyene bu arazi verilirdi... Vakıflar idaresi bu ülkede yüzlerce mülk kiralayan ve tahsilat yaparak ayakta duran bir kuruluştur... Haspolat’ta 200 dönümlük araziyi yılda 100 TL’ye kiralamakla, diğer kiracıların bundan yola çıkarak, benzeri hak ve menfaat talep etmelerine de zemin hazırlamış oldu... Başbakan Sayın İrsen Küçük’ün dünkü açıklamasına gelince... Araziyi talep eden KİSAV’ın herhangi bir plan ve proje sunmamasına karşın, Başbakan’ın bu konuda ortaya koyduğu iddialar dikkat çekicidir... Birincisi; buraya bir Külliye yapılacağı iddiasıdır... Bunun projesi ve finasmanı nerede?.. İkincisi; söz konusu arazi üzerine bu hayır kuruluşu tarafından ‘tamamen hibe olarak 8.5 milyon TL’lik bir kolej inşa edileceği’ yönündedir... Henüz ortada projesi olmayan bir kolejden ve 8.5 milyon TL’den söz ediliyor... Teklif mektubunda yer almayan bu kaynak nereden geliyor?.. Dinimizde doğruluk ve dürüstlük esastır... Çocukluğumuzda haftada bir kez din dersimiz vardı... Bizlere öğretilen ‘doğruluktan’ kaçmamaktı... Ne var ki; dini öne sürerek atılan bu adımın karşılığını bulmakta zorlanıyorum... Hile-i şeriyye mi, hile-i bâtıla mı?..