İngiliz üsleri ve garantörlük 13.11.2011
<p><span style="color: #000000; font-size: small;">İngiltere’nin, Kıbrıs’taki eski Yüksek Komiseri Peter Millet, referandumdan dört yıl sonra, adadaki üsler ve garantörlükler konusunda önemli açıklamalarda bulunmuştu...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Özetle şunları söylemişti:</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> “Üsler, Birleşik Krallık için önemlidir, AB için önemlidir ve muhtemelen Kıbrıs için de önemlidir. Burada askeri operasyonumuzun devam etmesini isteyeceğiz ve bu nedenden dolayı bunun dengeli, güvenli, refah bir adada olmasını istiyoruz. Adadaki bu sorunu çözmeye yardımcı olmamızın nedenlerinden biri de budur.”</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Peki garantörlükler?..</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Millet, kendisine yöneltilen soruya şu yanıtı vermişti:</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> “Garantörlük konusu ve üsler konusu iki ayrı konudur, ancak adanın güvenliğinin geleceği göz önüne alındığında Birleşik Krallık ve uluslararası topluluk bazı aşamalarda güvenliğin gelecekte nasıl sağlanacağı konusunda liderlerle birlikte çalışacaktır.”</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> İngiltere için, garantörlüklerin devamından daha çok, askeri üslerin önemli olduğunu anlamak için, daha fazla söz dinlemeye gerek yoktur...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Üç garantör ülkeden biri olan İngiltere, iki tane askeri üssü garantiye aldıktan sonra, 1960 anlaşmalarından kaynaklanan ‘garantörlük’ hakkından vezgeçebilir...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Çünkü İngiltere açısından önemli olan, Kıbrıs’ın garantör ülkesi görünmek değil, iki tane stratejik üssün sahibi olmak ve Ortadoğu’yu buradan gözetlemektir...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Fakat olası bir çözümden sonra Türkiye’nin ve Yunanistan’ın burada herhangi bir askeri üssü olmayacak...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Bir de garantörlük hakkı ortadan kalkarsa, o zaman Türkiye’nin stratejik açıdan büyük kayıplara uğraması söz konusudur...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Yunanistan’ın durumuna gelince...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Bu ülke AB’nin üyesidir ve Brüksel’de, Kıbrıslı Rumlarla birlikte olduğu için ayrıca garantörlüğün devamına gerek yoktur...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Öyleyse Türkiye’nin garantörlüğünün devamı konusundaki ısrarını hiç kimse küçümsemesin veya ‘oyun bozancılık’ olarak nitelemesin...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Türkiye, AB üyesi oluncaya kadar,1960 anlaşmalarından kaynaklanan garantörlük hakkını asla feda etmez...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Çözüme sonuna kadar destek olup, önemli toprak tavizleri verebilir, ama garantörlükten vazgeçmez...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Yüksek Komiser Peter Millet’in, 2008 yılında yaptığı açıklamadan bir gün sonra Rum lideri Dimitris Hristofyas da garantörlükle ilgili görüşlerini açıklamış ve “Çağdaş bir ülkede garantörlüklerin var olması doğal değil” demişti... </span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Peki İngiliz üslerinin devamı?..</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Hristofyas, bu soruya da şu yanıtı vermişti:</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> “Gündemde böyle bir konu yoktur ve bu konu müzakerelerde ele alınmayacaktır.”</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Anımsanacağı üzere, güneydeki seçimlerden hemen sonra Londra’yı ziyaret eden ve Başbakan Gordon Brown ile görüşen Hristofyas, İngiliz üslerinin devamı konusunda güvence vermiş ve İngiltere ile ortak mutabakat metni imzalamıştı...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Siyasi yaşamı boyunca İngiliz Üsleri dahil tüm askeri üslerin ve tesislerin kapatılmasını savunan Hristofyas’ın, liderlik koltuğuna oturduktan sonra sırf Kıbrıs konusunda taviz koparabilmek ve Türkiye’yi sıkıştırabilmek amacıyla bu politikayı terk etmesi, tutarsızlığını gösteren somut bir olaydır...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> İşte tüm bu düşünceleri iyi değerlendirmek ve müzakerelerin en çetin sürecinde tuzağa düşmemek çok önemlidir...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Ocak ayında yeni bir New York zirvesi, ardından ise uluslararası konferans beklentisi vardır...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Esas kozların paylaşılacağı bir masada Türkiye’nin, Kıbrıslı Türkleri ‘güvencesiz bırakacak’ bir çözüm şekline “evet” demeyeceği kesindir...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Kıbrıslı Rumlar, BM ve AB yetkilileri de, Kıbrıslı Türklerin garantörlüğe ihtiyaç duyduklarını artık kabul etmek durumundadırlar...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Çözüme “evet” diyoruz...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Fakat bunun Türkiye tarafından garanti edilmesini talep ediyoruz...</span></p>