Kazan, kazan! 05.11.2011
<p><span style="color: #000000; font-size: small;">Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban ki Moon, yarım asırlık Kıbrıs sorununu çözmek için büyük bir çaba sarf ediyor…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Bunu başarabilirse, tarihe geçeceği kesin…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Tarafları uzlaştırabilmek için de, bir zamanlar Türkiye Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önerisi olan “Kazan, kazan” mantığıyla hareket ediyor…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Ve liderlere her fırsatta “bir yerde verirseniz, diğerinde kazanırsınız” diyor…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Al-ver olmadan çözüme varılabilir mi?..</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Elbette varılamaz…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Türk tarafına 1960’dan daha ileri siyasi haklar veriliyorsa, Rum tarafına da kuzeydeki mülklerin çok büyük bir kısmını iade ederek, göçmen sorununu ortadan kaldırmayı amaçlıyor...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Çözümün ana mantığı, adada iki topluma ve iki devlete dayalı yeni bir ortaklık kurmaktır... </span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Böylelikle; sadece Kıbrıslı Rumların yönettiği Kıbrıs Cumhuriyeti ortadan kalkıyor,</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;">Türk ve Rum kurucu devletlerinin katılımıyla yeni bir ortaklık devleti doğuyor...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Daha da önemlisi Kıbrıs Türk devleti ilk defa Birleşmiş Milletler tarafından resmen tanınmış oluyor... </span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Ortak devletin senatosunda eşitlik hakkı elde eden Türk devletinin, ayrı yasama, yürütme ve yargı organlarına sahip olması, Türkçe’nin AB dili olarak kabul edilmesi de önemli siyasi kazanımlar arasında yer alıyor...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Bunları açık bir yüreklilikle kabul etmezsek, herkesten fazla kendi kendimize haksızlık etmiş oluruz...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Kuşkusuz bazı kazanımlar yanında, kaybedeceklerimiz de vardır...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Rum tarafı, halen dünya tarafından tanınan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sahipliğinden vazgeçme karşılığında, 1974 barış harekatıyla birlikte Türk kontrolüne geçen mülklerin tümünü geri istiyor…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Türk tarafı ise ‘iki bölgeliliği’ koruyabilmek için, bazı mülklerin iade edilemeyeceğini ve mülkünü geri alamayanların takas, ya da tazminat yöntemiyle tazmin edileceğini belirtiyor…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Mülkiyet sorunu bu çerçevede çözüldüğü takdirde, 100 binden fazla Kıbrıslı Rum mülküne dönme şansını yakalıyor…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Küçümsenecek bir olay değildir…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Rum tarafının üzerinde ısrarla durduğu bir başka konu ise Türk askerinin adadan çekilmesidir...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Annan Planı’nda, Türk askerinin adadan çekilmesi 14 yıllık bir takvime bağlanmıştı...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Buna göre; Kıbrıs’taki 39 bin 350 kişilik Türk askeri varlığı çözümden sonraki ilk 2 yıl içinde 6 bine, sonra da 3 bine düşecek, 14’üncü yılın sonunda ise adada sadece 650 Türk askeri, 950 de Yunan askeri kalacaktı...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Sembolik olarak 650 Türk askerinin burada kalması, kesinlikle Türkler için ciddi ve kalıcı bir güvence oluşturmuyor...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Türkiye AB’ye girmezse, ya da Kıbrıs’ın da içinde yer alacağı AB’nin ömrü uzun olmazsa, işte o zaman Kıbrıs Türkü açısından ciddi bir güvenlik sorununun gündeme gelmesinden endişe ediliyor...</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Garantörlüklerin devamında ısrar etmemizin ana nedeni de budur…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Gün gelir de, azınlıkta olan Kıbrıs Türk halkına yeni bir saldırı olursa, işte o zaman Türkiye sadece 8 dakikalık mesafededir…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Önümüzdeki iki aylık süre içerisinde tarafların mülkiyet ve toprak konularında uzlaşmaları halinde, garantörlük konusunun görüşüleceği yer 4’lü veya 5’li konferanstır…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Son sözü onlar söyleyecek olsa da, Kıbrıslı Türklerin endişelerini dikkate almaları gerekir…</span><br /><span style="color: #000000; font-size: small;"> Bunca yıllık ayrılıktan sonra Kıbrıs Türkü bir anda garantisiz bırakılmamalı…</span></p>