Takvim de hakem de gerekli 19.01.2012
<p><span style="font-size: small; color: #000000;">Kendi ülkelerinde uzlaşı sağlayamayan iki lider yeniden uzun bir yolculuğa çıkıyor...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Yol gerçekten çok uzun...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> İstanbul üzerinden gidilirse 10 saat, Londra üzerinden gidilirse 12 saat...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Peki New York’ta ne yapacaklar?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Kendi ülkelerinde uzlaşıya varamadıkları için, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin huzurunda görüşecekler!..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Kıbrıs Türk tarafı, bu yolculuk öncesinde KKTC’nin yaşatılacağından veya devlete sahip çıkılacağından söz etmiş olabilir...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Çünkü; olası bir çözüm sonrasında da kuzeyde ve güneydeki devletçiklerin yaşamı devam edecek...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Kıbrıs Türk toplumunu KKTC devletçiği, Rum toplumunu da Rum devletçiği idare edecek...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> İki toplumun birleşeceği yer ise ‘federal devlet’ olacak...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Öyleyse; Kıbrıs Türk tarafının “KKTC yaşayacak” söylemlerini, çözümsüzlüğü pekiştirme anlamında yorumlamayalım...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> KKTC’nin ekonomik alanda güçlenmesi, kalıcı ve sağlam bir çözüm açısından mutlaka gereklidir...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Buradaki nüfusu bir milyona çıkarıp, güneyden daha güçlü bir devlet olmaktan söz etmiyorum...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Ancak; Kıbrıslı Türklerin ekonomik açıdan güçlenmesinin, çözüm sonrasında felaket yaşanmaması açısından çok önemli ve gerekli olduğunu söylüyorum...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Kıbrıslı Türkler bugünkünden çok daha iyi bir şekilde yönetilme arzularında haklıdırlar...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> İçte yaşanan tüm sorunların, kendi yönetimimiz tarafından çözümlenmesi şarttır...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Tüm adli suçların yanı sıra işsizlik ve göç sorununa çözüm getirecek acil önlemlerin alınması mutlaka gereklidir...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Bunun için de çok daha kuvvetli, istikrarlı ve cesur yönetimlere ihtiyaç duyulduğu tartışma kaldırmaz bir gerçektir...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Ama; KKTC’nin yaşatılacağı ve güçlendirileceği söylemlerini, çözümsüzlüğü teşvik edici anlamda yorumlamak doğru değildir...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Bir başka gerçek ise; Türkiye’nin çözüm konusunda Yunanistan’dan daha fazla istekli ve cesaret sahibi olduğudur...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Yunanistan, 1960 anlaşmalarından kaynaklanan garantörlüğün devamını dahi savunamazken, Türkiye, adadaki 40 bin askerini geri çekmeyi göze almamış mıydı?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Yunanistan mülkiyet konusunda ‘iade, tazminat ve takas’ formülünü kabul etmeyen Rum liderliğini cesaretlendirirken, 60 bin Kıbrıslı Türk’ün yeniden göçmen olmasını kabul eden Türkiye değil miydi?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Burgenstock’ta Sayın Abdullah Gül’ün yemeğini son anda bozguna uğratan Yunanistan Dışişleri Bakanı değil miydi?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kostas hadi gel Kıbrıs konusunda anlaştığımızı ilan edelim” çağrısına sırt çeviren ve bulunduğu yeri terk eden Yunanistan Başbakanı Karamanlis değil miydi?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Peki şimdi ne oldu da Türkiye suçlu sandalyesine oturtuluyor?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Rum lideri Hristofyas, Greentree zirvesine giderken açık açık mesaj veriyor ve “ne hakemliği, ne de takvimi kabul ediyoruz” diyor...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Hakemlik zaten yok mudur?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Kimin huzurunda masaya oturuyorsunuz?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Genel Sekreterin hakemliğine gerek duyulmuyorsa, neden Lefkoşa’da anlaşmaya varamıyorsunuz?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Takvime gerek olmaz mı?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> 1964 yılından beri Kıbrıs sorununun çözümünü görüşüyoruz...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Aradan 48 yıl geçti...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Daha ne kadar görüşeceğiz Sayın Hristofyas?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Gerçek Kıbrıslıların büyük bir çoğunluğu yok oldu...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> On binlerce insan evine, mülküne dönemedi...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Büyük acı çeken insanlar ah, vah çekerek göç etti bu dünyadan?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Geride kalanlara daha ne kadar acı çektireceksiniz?..</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Böylesi bir mazaret artık geçerli olamaz...</span><br /><span style="font-size: small; color: #000000;"> Ya çözün, ya da bölün!..</span></p>