Hasan Hastürer

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Hasan Hastürer

Türkiye’nin merkezinde Erdoğan var... 15.05.2011

15 Mayıs 2011 Pazar Saat 15:05

12 Haziran’da yapılacak milletvekili seçimlerinin sonuçlarını herkes büyük bir merakla bekliyor. Konuştuklarımın söylediklerini toparladığım zaman 12 Haziran’ın sonrasında Türkiye’yi çok önemli günler bekliyor. AKP sandıktan birinci parti çıkacak. Ancak birinci parti çıkarken sandalye sayısı ne olacak? Bu sorunun yanıtını çok farklı verenler var. Anladım ki 12 Haziran seçimleri çok farklı...

 

 

İSTANBUL- Bir toplantı nedeniyle İstanbul’dayım.

Program yoğunluğuna rağmen fırsat yaratıp İstanbul’da da sokağın nabzını tutmaya çalıştım.

Anadolu kocaman.

Bizim Kıbrıs’la kıyaslamaya kalkarsanız uçsuz bucaksız.

Kocaman Anadolu, her bakım farklılıkların buluşması...

Doğadaki farklılıklar bir yana, insanlarda da önemli kabul ettikleri farklılıklar var.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığındaki buluşma, dil, din, etnik farklılıkların unutulup geri plana itilmesine yetmiyor.

Anadolu’nun bir köşesinden nabız tutup, tüm Türkiye için sonuç üretmek imkansız.

***

İstanbul farklı. İstanbul’dan nabız tutmak olası.

İstanbul, bir bakımdan bizim Kıbrıs’a benziyor.

Hangi bakımdan mı?

İstanbul’da da orijinal İstanbullular artık azınlıkta.

İstanbul, dünyada çok ender şehirde görülen özelliklere sahip.

Bugünkü İstanbul’da dünya ölçeklerinde çok zenginler de yaşıyor, yatacak yeri, yiyecek yemeği olmayanlar da... Hem de mesafe olarak birbirlerine çok uzak olmadan.

İstanbul’un nüfusu için de farklı rakamlar söyleniyor...

On -on beş milyon diyenler çoğunlukta...

Yirmi milyon diyenler de var...

İşte bu nedenle de zaman zaman “İstanbul’a girişte vize uygulansın”ı en yetkili ağızlar bile seslendiriyor.

***

İstanbul’da Anadolu’nun her yanından insan.

Bırakın Anadolu’yu dünyanın her yanından da var.

Kırk küsur yıldır taksicilik yapan Erdoğan isimli taksiciyle konuşuyorum.

İstanbullu...

Türkiye’nin durumunu soruyorum...

“Hepimiz ekmek derdinde” deyip ekliyor. “Bir hareket, bir renkli hayat akıp gidiyor. Dıştan bakan herkesin halinden memnun olduğunu sanır. Hayat hiç bu kadar zor olmadı. Eskiden ayağınız takılsa tutan olurdu. Şimdi ayağınız takıldı mı mutlaka düşersiniz. Birileri çok zengin oluyor. Ama bu zenginlikten millet payını hakkıyla alıyor diyen yalan söyler.”

Seçimleri sordum...

Bir an durdu. “Ne diyeceğimi bilemiyorum. AK Parti önde. Ama gazeteler, televizyonlar onların elinde. Önde, diyenler de onlar. Ben ekmeğimi taksicilikten kazanıyorum. Kılıçdaroğlu gelirse mazot bir buçuk lira olacak diyor. Durup bir an düşünüyorum. Geçen seçimde AKP’ye oy vermiştim, bu defa vermem. Herhalde CHP’ye veririm.”

***

Bir başkasıyla konuşuyorum.

Kestirmeden seçimlere giriyorum.

“Ben milliyetçi bir adamım abi” dedi.

Devam etmesini istedim.

Şunları ekledi:

“ Geçen seçimlere kadar hep MHP’ye oy verdim. Geçen seçim AKP’ye gitti oyum. Bu defa ne yaparım? Karar veremiyorum. CHP’ye vermem. AKP’ye verip vermemeyi düşündüğüm zaman vermeme yanım ağır basar. MHP’ye oy vermek isterim ama Bahçeli’nin liderliğindeki MHP’den hiçbir şey olmaz. Kısaca ortada kaldım. Kimseye oy vermesem vicdanım rahat etmeyecek.”

***

Sultanahmet’ten başlayıp Kapalıçarşı- Mahpmutpaşa- Mısır Çarşısı ve devamını yürümeyi severim.

Orada hem esnaf var hem de büyük çoğunluğu oluşturan kalabalık.

Fotoğraflar çekiyorum.

Çok açık ortaya çıktı ki İstanbul’da da başı bağlıların sayısında büyük artış var.

Daha da önemlisi resmen kara çarşaflıların sayısı artıyor.

İş yerlerinin önünde sürekli müşteri çağıranlar var.

Caddede akıp gidenlerle dükkanların içindekileri kıyasladığınız zaman işlerin çok da iyi olmaması gerekir.

“İşler nasıl?” diye soruyorum.

İş yeri sahibi, “Abi görmüyor musun, çay içmekten başka işimiz yok” diyor. Ama devamını getiriyor, “ Çok da şikayet etmemek gerek. İşler çok da kötü değil. Herkes günün sonunda ekmeğini eve götürüyor. Allah Erdoğan’dan razı olsun.”

***

... Ve tekrar taksici...

Antalyalı bir genç. İsmi Ali. 24 yaşında. Hem okuyor hem de taksicilik yapıyor... “İstanbul’dayım ama korkuyorum” diyor. “ Bu şehirde yaşamak için hayat cambazı olmak gerekir. Hem akıllı hem de cesur olmazsanız yaşayamazsınız. Buralarda Akdeniz insanının sıcaklığı ne gezer.”

Tam konuşurken yanımızdan Barış ve Demokrasi Partisi’nin desteklediği bağımsız adaylardan Sırrı Süreyya Önder’in propaganda aracı geçiyor. Adaylık gerekçesi şu vurguyla yansımış aracın üzerine, “Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Özerklik İçin...”

Direksiyondaki genç Ali’nin dikiz aynasına yansıyan yüz ifadesine bakıyorum.

Bir anda değişmiş.

Araca düşmanca bakıyor.

... Ve duygularını özetledi bir cümleyle: “Bunlar Türkiye’yi bölmek isteyenler.”

***

Türkiye’nin içinden geçtiği günleri bir başkasından kitapçı dükkanında yorumlamasıyla birlikte alıyorum:

“Türkiye’nin merkezinde Erdoğan var. AKP filan değil. AKP’de Erdoğan’ın dışında güç odağı kalmadı. Erdoğan, Anayasa’yı, referanduma götürmeden değiştirmeye yetecek sayıyı elde etmek istiyor. Başkanlık sistemini getirecek ondan sonra. Aslında Erdoğan şimdi Başbakan ama Cumhurbaşkanı’ndan güçlü. Şimdiden başkanlık sistemi var zaten.

Ben AKP’nin beklediği sonucu alacağına inanmıyorum. Yüzde kırkın az üstü belki olur. CHP oylarını artıracak. Eğer MHP oylarını korursa yeni Meclis’te AKP daha zayıf olacak. Daha zayıf AKP, Türkiye’nin hayrınadır.”

***

12 Haziran’da yapılacak milletvekili seçimlerinin sonuçlarını herkes büyük bir merakla bekliyor. Konuştuklarımın söylediklerini toparladığım zaman 12 Haziran’ın sonrasında Türkiye’yi çok önemli günler bekliyor. AKP sandıktan birinci parti çıkacak. Ancak birinci parti çıkarken sandalye sayısı ne olacak? Bu sorunun yanıtını çok farklı verenler var. Anladım ki 12 Haziran seçimleri çok farklı...

 

Günün sözü:

Herkesi kucaklamayan, herkesin olamaz

 

Bu yazı toplam 16021 defa okunmuştur
YORUMLAR
Bu Makaleye Yorum Yapılmamış.
KIBRIS GÜNDEMİ
Tüm Hakları Saklıdır © 2008 - 2021 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Mail : | Yazılım: Doğru Ajans