Serdar Denktaş, 2006dan önemli bir aktarım da yaptı:
2006 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde bulunduğum bir dönemde bir ABD enerji şirketi yetkilileri benle görüşmek istedi. Kabul ettim, görüştük. KKTCnin vereceği izinle denizlerimizde petrol ve doğal gaz arama talepleri vardı. Bizden istedikleri sadece izindi. Hukuki sorun çıkarsa kendileri halledecekti, bizden de hiç bir maddi istekleri yoktu. Taleplerini içeren dosyayı alıp Kıbrısa geldim. Mehmet Ali Talata verdim. Geriye çekildim. Dosya Ankaraya gitti. Sonra hiçbir haber çıkmadı.
Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Serdar Denktaşla cumartesi öğleden önce yaklaşık iki saat konuştuk.
Babası Rauf Denktaşın yaşadığı sağlık sorunuyla ilgilenmek Serdar Denktaş için babasına duyduğu sonsuz saygı ve sevgiden beslenen insani bir duruş.
Çok konuşmak istemediğini fark ettim babasıyla ilgili.
Nedeni ise gizli saklı bir şeylerin olduğu değil... Tek neden tarihi bir kimlik olan babası Rauf Denktaşın hastalığıyla ilgisinin farklı yorumlanmaması.
Rauf Denktaşın YDÜ Hastanesinde emin ellerde olduğunu çok açık söylüyor. Böyle bir hastaneye sahip olmanın ne demek olduğunu biz yaşayarak gördük. Ankaraya fizik tedavi için gidilmişti. Şimdi bir tek arzumuz var babamın yaşamını evde sürdürecek kadar iyileşmesi.
***
Konumuz Kıbrısın çevresindeki doğal gaz ve petrol yataklarıyla ilgili gelişmeler.
Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğiyle Güney Kıbrısın başlattırdığı sondaj çalışmaları...
KKTC ile Türkiyenin imzaladığı kıta sahanlığı anlaşması...
Türkiyenin rest çekmesi...
Bütün bunları konuşacağız konuşmasına da Serdar Denktaşa, klasik soruyu sordum: Memleketin halini nasıl görüyorsun?
Serdar Denktaş, babasının yaşadığı ciddi sağlık sorunlarının etkisinde...
Ölümün acı, soğuk yüzünü kardeşi Raif Denktaşın ölümünde de tanımıştı.
Şimdi ömrünü inancı doğrultusunda harcayan babasının geldiği nokta Serdar Denktaşın hayata bakışını, günlük meselelere yaklaşımını, eleştirirken dilinin keskinliğini etkilemiş...
En iddialı ifadelerle eleştiri yaparken bile sesinin renginde yumuşaklık var.
DP Genel Başkanı Serdar Denktaş da yitirilen maddi değerlerden çok yitirilen insani değerlerden gelecek için kaygı duyuyor.
Mevcut durum çok kötü. Bu durumda gelecek için iyimser yaklaşım ortaya koymak çok zor. Nasıl ki ekonomik durum için sürdürülebilir değil, deniliyor, aynı şekilde mevcut siyasi durum da sürdürülebilir, değil. Mevcut hükümet sorunlara sağlıklı tanı koyup, çıkış yolu bulma özelliğine sahip değil. Bu ülkede hükümet var mı? Hükümet varsa hükmetmesi gerekir. Demokratik anlamda hükmeden yoksa hükümet de yoktur.
***
Kıbrıs Cumhuriyetinin Münhasır Ekonomik Bölgelerini belirleyip komşularıyla anlaşma yapması sürecini nasıl yorumladıklarını sordum.
Serdar Denktaşın yüzüne yorgun, anlamlı bir gülümseme yerleşti önce, sonra konuşmaya başladı:
Sekiz sene önce 2003te bugün herkesin üzerinde konuşma yapmaya çalıştığı konuda Demokrat Parti olarak sadece Kuzey Kıbrısta değil, Türkiye de dahil tek seslendirme yapan partiydik.
Kıbrısı çevreleyen denizlerde büyük yer altı zenginliği olduğunu işaret ettik.
Rum tarafı açıklamamızdan bir süre önce 2002de Mısırla Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Anlaşması yapmıştı.
Konu bizim için de yeniydi. Ancak bu konuda bilgi sahibi olan merkezlere ve akademi dünyasından isimlere ulaşıp bilgi sahibi oldu.
Çok yeni bir gelişmeyle yüz yüzeydik. Bırakın KKTCyi bölgenin en etkili en güçlü ülkesi olan Türkiye, kendi kara sularına hapsedilip yalnızlaştırılacaktı. Bir an önce gerekli kararlar alınıp adımlar atılmalıydı.
Uyarımızın önemini Türkiye medyasından da fark edenler oldu. Ancak dönemin Türkiye Enerji Bakanı, Biz KKTC ile aramızda anlaşma yaptık. Araştırma çalışmaları da gerçekleştirdik. Bölgede, deniz altında enerji kaynağı yoktur içerikli bir açıklama yaptı.
Bunun üzerine UBP ve CTP, DPnin yalanı ortaya çıktı diye açıklama yaptılar.
***
Serdar Denktaş, Biz ta başından şu saptamayı da yapmıştık deyip ekledi: Rumlar, Türkiyeyi yalnızlaştırmayı hedefliyordu. Bunun için bölgedeki öteki ülkeleri yanına alması gerekirdi. Enerji kaynaklarından ekonomik beklenti bunun için fırsattı. Aslında ekonomik gibi görünen girişim siyasidir. Türkiyeyi sorun yaratan konuma itmek hedefleri arasındaydı.
***
Gelinen noktada neler yapılmalıydı?
Serdar Denktaş, bu soruya karşılık şunları söyledi: Uluslararası Deniz Hukukunun 59. Maddesi Münhasır Ekonomik Bölgelerle ilgili. Bugüne kadar Münhasır Ekonomik Bölgelerle ilgili ihtilaf olmamıştır. İhtilaflı konuların nasıl çözümleneceğine ilişki yargıda karar örneği yok. Şimdi Türkiye, Lübnanı da yanına alarak kendileri dışında yapılan ve uygulamaya konulan Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmalarını uluslararası hukuk platformlarına taşımalı. MEB sadece doğal gaz ve petrol değildir. Bu nedenle tüm hakları kucaklayacak şekilde dosyalar hazırlanıp, kesintisiz ve kararlı bir şekilde takip edilmeli.
Güç kullanılıp, kullanılamayacağını da sordum. Serdar Denktaş, Sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesi arzu edilen ve ideal olandır. Ancak Türkiye gibi bir ülke vuracağım derse vurmalı, vuramayacaksa vururum dememeli dedi.
***
Serdar Denktaş, 2006dan önemli bir aktarım da yaptı:
2006 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde bulunduğum bir dönemde bir ABD enerji şirketi yetkilileri benle görüşme istedi. Kabul ettim, görüştük. KKTCnin vereceği izinle denizlerimizde petrol ve doğal gaz arama talepleri vardı. Bizden istedikleri sadece izindi. Hukuki sorun çıkarsa kendileri halledecekti, bizden de hiç bir maddi istekleri yoktu. Taleplerini içeren dosyayı alıp Kıbrısa geldim. Mehmet Ali Talata verdim. Geriye çekildim. Dosya Ankaraya gitti. Sonra hiçbir haber çıkmadı.
***
Acaba al petrolü ver toprağı, pazarlığı mı yapılıyor? sorusunu Serdar Denktaş kendi sorup yanıtını verdi: Bunu düşünmek istemem. Ancak ilk kez paylaşımda ekonomik ciddi kaynak ortaya çıktı.
O noktada, toprak konusundaki parasal kaynak acaba petrol ve doğal gazla mı halledilecek sorusunu ben de sordum kendi kendime...
***
DP Genel Başkanı mevcut durumda Kıbrıs Türk halkının, KKTCnin adeta devre dışı olmasından rahatsız. Serdar Denktaşa göre bunun nedeni egemenlik... Serdar Denktaş, Biz neredeyiz? sorusunu sorup şöyle konuştu: Egemenlik konusundaki aymazlık bizi dışarı itti. Şimdi egemenliğin önemi ortaya çıktı. Türkiye, artık vilayetimsiniz, dese ne diyeceğiz? Ruma karşı savunduğumuz egemenlik talebimizi Türkiyeye karşı savunmayacak mıyız? Bunları açığa çıkarmak asla Türkiyeye saygısızlık değildir.
Günün sözü: